Cemal Bilgin **
Hak mücadelesinde aktifleşmek, birçokları için ancak hakkı gasp edilenlerin dünyasıyla tanışmakla mümkün olabiliyor. Bizim hak mücadelemiz de böyle başladı.
Taşeron sistemiyle içine düştüğümüz modern kölelik düzenine karşı, kadrolu ve güvenceli çalışma hakkı için mücadeleye başladık. Hem kendimiz hem de başkaları için, çalışma hayatında taşeron sistemini istemiyoruz dedik. Taşeronluğa reva görülen bizler de insanca ve haysiyetli bir şekilde yaşamak istiyoruz dedik.
Haksızlığa, ayrımcılığa, eşitsizliğe ve zulme karşı, rızkımızı çalanlara ve emeğimizi gasp edenlere karşı dik ve omurgalı bir duruş göstermeye çalıştık. Bir tavır koyduk. Bu sömürü düzeninin böyle gitmeyeceğini söyledik, artık yeter dedik!
Birlik olup beraberce mücadele verince, hem kendimizin hem de maruz bırakıldığımız hayatın değiştiğine şahit olduk. Ülkenin tümünde bizimle aynı sorunu yaşayan, farklı iş kollarında çalışan, milyonlarca işçi arkadaşımız vardı, beraber olup hak mücadelesinde ortaklaştık.
Artık şunun farkındayız, taşeronlaşmayı görmezden gelen bürokratik sendikal mücadele pratikleriyle, sermaye karşısında etkili olunması beklenemez! Sınıf mücadelesi maalesef sadece toplu iş sözleşmelerinde belirleyici olunması halinde somutlaşıyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda taşeronlara bu hak bile verilmiyor. Güvencesizliğimiz görmezden geliniyor.
Oysa işçi sınıfının mücadelesi sadece toplu iş sözleşmelerinden ibaret değildir! Fazlasıdır. Eğer fazlasını arzulamazsak, mevcut sosyal ve özlük haklarımızın da her yıl geriletildiğine şahit olacağız.
Öncelikle daha çok sınıfı gözeten bir sendikacılığın ve sınıf siyasetinin hayatımızın her alanında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha yüksek bir sesle görünür kılmalıyız. İşçi sınıfının hem sendikal mücadelede hem de sınıf siyasetinde bir odak ve taraf olması lazım.
Sermaye siyasette bütün imkânlarıyla var ancak işçiler ve emekçiler siyasette neredeyse yok. Haklarımız ise ancak toplu iş sözleşmesinde, yasama ve yürütme kurumlarında kimin güçlü olduğuna bağlı. Siyasette ve yönetimde olmayışımız, sermaye sınıfının haklarımıza fütursuzca saldırmasına neden oluyor. Derinleşen bu krizde işçi sınıfının siyasette var olması her zamankinden daha fazla önem arz ediyor.
Hak verilmez alınır diyoruz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz diyoruz. Biz haklıyız ve biz kazanacağız!
* İşçinin Kendi Partisi merkezi bülteni Paydos’un Mart 2022 tarihli 1. sayısında yayınlanmıştır.
** İKEP Genel Başkanı