Cem Somel **
AKPliler zaman zaman Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmayı emel ettiklerini söylüyor. Muhalefet bu emelin hikmetini sorgulamıyor, bilakis makbul bir hedef olarak görüyor ama bunu AKP iktidarının başaramayacağını öne sürüyor.
Nedir bu “büyük ekonomi” muhabbeti? Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmenin emekçilere, işçilere, memurlara, esnaflara, zanaatkârlara, küçük çiftçilere ne yararı olabilir?
Bir ekonominin büyüklüğü “gayrisafi yurt içi hâsıla” denilen bir rakamla ölçülür. Bu rakam o ülkede bir yılda üretilen malların-hizmetlerin toplam TL değeridir. Mallar-hizmetler piyasa değerleriyle gayrisafi yurt içi hasılaya girer. Kamu hizmetleri de bunları üretmek için yapılan harcamalarla (ödenen maaşlarla, mal alım masrafları ile) gayrisafi yurt içi hâsıla hesabına dâhil olur.
Mesela Türkiye’de buğday üretimi arttığında, İHA üretimi arttığında, süt üretimi arttığında, gece kulüplerinin faaliyeti arttığında, ayakkabı üretimi arttığında, makam arabası üretimi arttığında, hastanelerde muayene olan hasta sayısı arttığında, deniz yatı üretimi arttığında… Hepsi gayrisafi yurt içi hasılayı artırır, yani ekonomiyi büyütür.
Örneklerden görülüyor ki ekonominin büyümesi ile emekçilerin refahı arasında birebir bir münasebet yoktur. Ekonomi, emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayan malların-hizmetlerin üretim artışıyla büyüyebilir. Ekonomi, emekçilerin tüketmediği, onlara yararı olmayan mal-hizmet üretim artışıyla da büyüyebilir.
Öte yandan ekonominin büyümesinin çalışanlara bedenî ve psikolojik yükü de emekçileri ilgilendirir. Ekonomi çalışanları fazla mesaiye zorlayarak büyüyebilir; ekonomi büyürken iş cinayetleri artabilir. Ekonominin büyümesinin toprağa, havaya, suya yaptığı zarardan en çok emekçiler mağdur olmaktadır.
Gayrisafi yurt içi hâsıla rakamı yaklaşık olarak “millî gelire” eşittir. Millî gelir nüfusun bir yılda ücret-maaş, kâr, faiz, kira gelirleri toplamıdır. Ekonomi büyüdüğü zaman millî gelir de artar. Ekonominin büyümesi ücretli-maaşlı çalışanların istihdamının artmasıyla ve ücretlerin-maaşların yükselmesiyle de gerçekleşebilir; sadece kâr-faiz-kira gelirlerinin artmasıyla da gerçekleşebilir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik azalmadıkça, emekçiler ekonominin büyümesinden doğru düzgün yararlanamaz çünkü üretimi artan malları-hizmetleri satın alma güçleri artmaz.
Burjuva siyasetçiler ekonomiyi büyüteceğiz vaadiyle emekçilerde “belki bize de bir şey düşer” ümidi yaratmağa çalışmaktadır. Emekçileri ekonominin büyümesi değil, reel ücretlerin-maaşların artması; işsizliğin azalması; beslenme, barınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçların daha iyi karşılanması ilgilendirir. Çalışma şartlarının iyileşmesi ilgilendirir. Bunların gerçekleşmesi için ekonominin büyümesi şart değildir. Bunları sosyal adalet sağlayan, eşitlikçi-paylaşmacı-dayanışmacı politikalar sağlar.
* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Mayıs 2022 tarihli 3. sayısında yayınlanmıştır.
** İKEP Üyesi, Ankara