M. Şadi Ozansü
Ortadoğu’nun özgür halklarının özgür birliği yolunda, bağımsız Ortadoğu federasyonu için ileri!
İhtilal anlamında Devrim tek bir günde olur, 14 Temmuz 1789 Fransız İhtilali gibi ya da 25 Ekim 1917 Rus İhtilali gibi. Ama İnkılap anlamında Devrim bütün iniş çıkışlarıyla kimi zaman aylar kimi zaman yıllar alır. Fransa’da Haziran 1789’da başlar ve 1796 yılına kadar sürer. Rusya’da Şubat 1917’de başlar iç savaşın sona erdiği 1921 yılına kadar sürer. İşte şimdi İran Devrimi (İnkılabı) başlamış bulunuyor. Bu kez meşaleyi kadınlar yaktı. On küsur yıl önce petrol işçileri başlatmış ama yalnız kalmışlardı. Şimdiyse ülkenin özellikle Kürt bölgesinden başlayan kadın isyanı bütün kentlere yayıldı. Artık bölgesel bir başkaldırı değil ülkenin her tarafındaki ezilenleri kucaklayan bir isyan bu. İşte tam da bu yüzden başlayan bütün haşmetiyle İran Devrimidir. Üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerine kurulu İran kapitalizmi can çekişiyor. Önümüzdeki dönemde bu inkılabın rejimin saldırıları karşısında ileri adımları ya da geri çekilmeleri mutlaka olacaktır. Ama artık ok yaydan çıkmıştır.

İran’ın Gezi’den farkı nedir?
Gezi ülke çapında 8-10 milyonluk bir kitleyi sokaklara döktüyse de ne işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin (sendikalar) desteğini alabildi ne de İran’dan farklı olarak Kürt halkının. İşçi sınıfının parti ya da partilerinin olmadığı ya da çok zayıf olduğu koşullarda ayaklanmanın başarıya ulaşması için sınıf kitle örgütlerinin de ortaya çıkması gerekirdi. Ama yaklaşık on beş günlük Gezi isyanının süresi bunun için yetmediği gibi ülkede sınıf örgütlenmesi inşasına soyunmuş yapılar da son derece hazırlıksız ve ne yapacaklarını bilemez bir kaderci ‘bekleyiş’ içindeydiler. Oysa bu gibi durumlar kitlesel bir sınıf partisinin inşasının olağan durumlara göre çok daha hızlı bir biçimde doğmasına fırsat verebilirler. İşte bu yüzden İran’ın durumu farklıdır. Orada bir sınıf önderliğinin inşa edilmesinin koşulları şu an oldukça uygun. Ama tabii anlayana! Yani işi sadece kendi ‘tekke’sini biraz daha geliştirmeye çalışmanın ötesinde bir ufku olmayanlar için değil.
İran’da rejim niye kırk yıldır yıkılmadı?
Evet, İran’da 1979 Devriminin biraz sonrasından başlayıp bugünlere gelen çürümüş, kokuşmuş ve baştan ayağa rüşvete bulanmış bir teokratik iktidar var. Artık halkın kendisini desteklemeyen yarıdan fazlasına saldırıyor. Ama en sıkıştığı anlarda ona esas yardımı başta ABD emperyalizmi olmak üzere yapay İsrail devleti yapıyor. Onların saldırıları karşısında rejim halkın geniş kesimlerine dönüp “ya işte bana isyan etmekle onların ekmeğine yağ sürüyorsunuz” diyebildi bugüne kadar. Ve bunda da başarılı oldu. İran Devrimi’nin başladığının bir diğer göstergesi, artık halkın çoğunluğu bu zokayı yutma niyetinde değil.
İran Devrimi Ortadoğu’nun da dünyanın da karşı-devrimci dengelerini sarsar
1979 İran Devrimi teokratik önderliğin eline geçtikten bir süre sonra giderek yozlaşmaya başladı ve bugünlere gelindi. Ama şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalı: Ayetullahlar rejiminin önderliği altında dahi olsa devrim yayıldı ve emperyalizm için tehdit oluşturdu. Bu demektir ki, işçi sınıfının önderliğinde gelişirse hem Ortadoğu halkları ve işçi sınıfları için hem de Türkiye ile dünya işçi sınıfının elinde çok güçlü bir kaldıraç olur. İran Devriminin zaferi Ortadoğu’nun özgürleşmiş halklarının özgür birliğiyle taçlanacak bir Özgür Ortadoğu Federasyonu’nun yolunu sonuna kadar açar. Bu ise toprakları üzerinde Siyonist İsrail Devletinin yerini alacak hem Müslümanların, hem Yahudilerin, hem Hristiyanların hem de sekülerlerin barış içinde kardeşçe yaşayacakları bağımsız, demokratik, laik bir Filistin Devleti’nin doğmasına fırsat sağlar. İran Devriminin zaferi bizim işçi sınıfımızın ve mazlum halklarımızın kurtuluşu için de büyük bir imkân yaratacağından sonuna kadar desteklenmelidir.
Yaşasın Ortadoğu işçi sınıflarının Birliği, mazlum halklarının kardeşliği!
* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Ekim 2022 tarihli 8. sayısında yayınlanmıştır.