M. Turabi Yerli
Bu satırların yazarı tarafından daha önce de siyasette işçi kimliğini referans yapmanın gerekliliği ve olanakları üzerine çeşitli düşünceler paylaşılmıştır. Bu yazıda işçi kimliğinin değerlileştirilmesinin engelleri ve belki olanakları üzerinde durulacaktır.
Neden bu meseleyle ilgilenmek gerektiğinin cevabı çok basittir: Çünkü işçi kimliği, kapitalist bir sistem içerisinde kendiliğinden değerli hale gelemeyecektir ve kimliğin değerlileştirilmesi ve sahiplenilmesi, öznenin müdahalesini gerektirmektedir. Kapitalist sistem, sadece kimliğin kendiliğinden değerli hale gelmesini engellemiyor, bizatihi işçi kimliğini değersizleştirme doğrultusunda işliyor ve ayrıca bu kimliği değersizleştirmek için tüm olanaklarını seferber de ediyor.

Sistemin doğası belirleyicidir
İşleyen herhangi bir sistem içerisinde bulunan tüm unsurların/bireylerin, sistemin parçası olmaları nedeniyle varlıklarını sürdürmelerini sistemin varlığını sürdürmesine bağlamaları kendiliğinden gerçekleşir. Bir yandan sistemin varlığı doğrultusunda işlevselleşmek, bir yandan da sistem içerisinde kendileri için en avantajlı konuma gelmeye çalışmak doğal bir süreçtir. Sistem, farklı sınıfların varlığına dayanıyorsa ve bu sınıflar arasında bir hiyerarşi varsa üst sınıflar, varlığını sürdürme konusunda daha avantajlı olacaklardır. Örneğin her şeyin kârın/paranın artırılmasına endeksli sermaye sistemi içerisinde daha çok paraya sahip olan büyük sermaye sahipleri, en avantajlı konumu elde edeceklerdir. Sosyal psikolojinin ortaya koyduğu bir gerçeklik olan alt sınıfların bir üst sınıfın değer yargılarına göre davranma eğilimi, tam da bununla ilintilidir. Bu sermaye düzeni içerisinde işçi olmak, işçi kimliğine sahip olmak geleceğe dair bir şey vaat etmediği için çok da değerli bir kimlik olarak algılanmayacaktır. İşsizliğin çok yoğun yaşandığı dönemlerde belki “işsiz güçsüz takımı”/lümpen proletarya için ya da mülteci konumundaki kişiler için belki işçi olmak bir üst sınıfa ait olmak anlamını taşıyabileceği için bir değer ifade edebilir. Ancak, işçi olunduğu andan itibaren değersizleşecek bir değer! Oysa, sermaye sistemi yani kapitalist bir sistemde daha fazla sermaye/kapital sahibi olan, yani parası daha çok olan kadar avantajlı bir konumda yer alacağından, sermaye sahibi kimliği daha değerli bir kimliktir.
Kişiler için herhangi bir kimlik değerli olmasa da zorunluluk durumunda takınılmaktadır. İşçi, işini yaparken kaçınılmaz olarak işçi rolünde olacaktır. Mesele maaş gibi konulara geldiğinde de işçi kimliğiyle patron karşısında bireysel olarak daha fazlasını talep edebilir. Ancak, bu kimliğin kolektif bir düzleme yükseltilmesi, bir sınıf kimliği haline gelmesi istenir olmadığından, sistem sendikal olarak ya da siyasi olarak patron/patron sınıfı karşısına çıkılmasına engel olacaktır. Ta ki tüm tekil işçilerin bir ve aynı anda “zamanın ruhu” gereği patron karşısında aynı tutum ve davranışı gösterene dek. Klasik literatürde “devrimci durum” denen andır bu ve sistem esasen doğası gereği bunu yaratır ve fakat üzeri çok ustaca örtülüp bulanıklaştırılır ve kolektif ruhun/kimliğin oluşması engellenir.
Sistem tıkandığında bazı kimliklerin “piyasa değeri” yükseltilir
Bunu önlemek için kullanılan iki yoldan birinde “zamanın ruhu” sistem tarafından empoze edilir. Ve empoze ruh, moda ruh giyilmek zorunda olunan bir elbise gibi giyilmeye başlanır. Bu en çok “kuşak” kelimesi ile pazarlanır ve değerli bir “kuşak kimliği” pazarlanmasında kullanılır. Diğer yolda da tıpkı borsa spekülasyonu gibi kimliklerin “piyasa değeri” yükseltilir. Meseleler ne oranda siyasallaşır ve sistemle ilişkilenme potansiyeli ve dolayısıyla sistemin sorgulanma potansiyeli artar, sistem tarafından o oranda diğer tüm kimliklerin piyasa değeri artırılır. Kapitalist bir sistem içerisinde buna karşı direnmek çok güçtür ve yine esasen paranın iktidarı egemenliğini bu yolla sürdürür. Türk lirasının sürekli değer kaybettiği bir ortamda insanları döviz/altın/arsa vb. almaktan alıkoymak nasıl hemen hemen imkânsızsa bu da neredeyse aynı oranda imkânsızdır. Üç gün sonra yapacağı ödemeye rağmen maaşını alan pek çok işçinin üç gün için bile dolar aldığına çok tanık olunmuştur.
Daha önce de yazıldı, siyasetle ilgilenilecekse en çok rağbet gören ve değeri dolar gibi düşmeyeceğine inanılan “demokrat” kimliği ile yapılmalıdır! Çok “zengin” olan daha fazla kimlik alabilir. “Çevreci”, “feminist”, “ezilen ulus”, “x kuşağı”, bunlardan birkaçına da sahip olabilirsiniz. Ama, asla başat kimlik olarak “işçi” kimliğini, hele hele kolektif düzeyde “işçi sınıfının üyesi” kimliğini asla ve kat’a sahiplenmemek kaydıyla.
Ne yapmak gerekir?
Peki ya biz ne yapıyoruz. Yapılacak ilk en yalın ama yapılması çok ama çok zor olan iş siyaseti sadece sınıf kimliği ile yapmak ve onun dışında herhangi bir kimliğin piyasa değerinin artmasına katkıda bulunmamak. Kapitalist sistemde her şey piyasa kurallarına göre işler ve bir kimlik satın alındıkça değeri fazla olarak algılanır. Bu değirmene su taşımamak gereklidir. Bu satırların okuyucularının pek çoğunun kolay kolay kabul edemeyeceği bir gerçeklik olduğunu kabul ediyorum ama işçi sınıfı kimliği dışında yapılan her siyasi eylem diğer kimliğin değerini artırırken göreceli olarak işçi sınıfı kimliğinin değerini azaltır. Bu değirmene su taşımamayı becermeyle işe başlayabiliriz. [11.11.22]
* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Kasım 2022 tarihli 9. sayısında yayınlanmıştır.