Olivier Doriane **
Sri Lanka halkı; Sinhal [Türk diye okuyun-çn.] ve Tamil [Kürt diye okuyun-çn.] bileşenlerinin birlikte mücadelesiyle kokuşmuş Başkanı ve O’nun rejimini süpürdü. Bu muazzam kitle seferberliğinin odağında geçtiğimiz 6 Mayıs tarihinde gerçekleştirdiği tarihi genel grevle 9 Temmuz’da Başkanlık Sarayı’nın ele geçirilmesine yol açan işçi sınıfı vardı.
Halk ayaklandı, çünkü çok zor günler yaşıyordu. Ülkede ilaç ve gıda kalmamıştı, elektrik yoktu. Halkın bu isyanına rejim baskıyla cevap verdi. Ama dünyanın bütün halkları gibi Sri Lankalılar da yaşamak istiyorlardı. Açlığın isyanı kokuşmuş yöneticilerin kaçmasına neden oldu. Bu başarı emekçilere ve gençlere aitti. Sokak gösterileri sırasında şu slogan her yerde yankılandı: “74 Yıl Oldu! Artık Yeter! Yetti Gayri!”

Gazetemizin[1] Sri Lanka’lı muhabirlerinden biri bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Bundan 74 yıl önce, 1948’de, halkımızın uzun yıllar süren bağımsızlık mücadelesi bütün Hint alt-kıtası ülkelerininkilerle birlikte hedefine ulaşmak üzereydi. Gerçek bir bağımsızlığı elde etmekse emperyalizmle tam bir kopuşu gerçekleştirmeyi gerekli kılıyordu ki, bu olamadı.”
Evet, ülke dışında alınan kararlarla Sri Lanka’ya diz çöktürüldü. 2004 yılındaki korkunç tsunaminin ardından ABD dışişleri bakanı hiç utanmadan şu açıklamayı yapabildi: “Bu bize mükemmel bir fırsat yarattı ve sanırım bu durumdan önemli kazançlar elde edeceğiz.”
O günden sonra ülkenin uluslararası kurumlara bağımlılığı giderek pekişti. Adaya bir “yeniden sömürgeleşme” dayatıldı. Ülkenin yasalarının dokunamadığı imtiyazlı ekonomik bölgelerin kurulmasıyla belli başlı limanlar bütün ülkede IMF denetimine girdi. Ülke 51 milyar dolarlık bir borç batağına sokuldu. Ülkenin yeniden inşa yoluna girebilmesi için bütün mali öz kaynaklarına sahip çıkılması gerekir. Halka ait olmayan bu dış borç iptal edilmelidir. Eğer IMF’ye milyarlarca dolar ödenecekse elektrik sistemi yeniden nasıl devreye sokulacak? İlaçlar nasıl satın alınacak ve üretilecek? Ülkenin kaynakları IMF’nin kasalarını doldurmaya yarayacaksa halkın temel gıda maddelerine erişimi nasıl mümkün olacak? Başkan ve Başbakan istifa etmiş ya da ülkeden kaçmış durumdalar. Washington’dan başkent Colombo’ya kadar uzanan iktidar odakları tarafından bugüne kadar ülkenin talanına imkân sağlamış ve bu kokuşmuş yapıyı güvenceye almış kurumların yaşamlarını sürdürebilmeleri için yoğun çabalar yürütülüyor.
Bir İşçi Enternasyonali İçin Dünya Konferansı’nın[2] hazırlığı içindeki Sri Lanka’lı bir işçi kardeşimiz şöyle diyor: “Başkan kaçtı. Başında bulunduğu bütün kurumlar da kendisiyle birlikte yıkılmalı. Halk baskı aygıtlarını defetmeyi bildi. Dolayısıyla ülkenin kaderine el koyma iradesine de sahip olabileceğini gördü. Ulusal egemenliği tesis edip güvenceye alacak kurumları inşa etmenin de zamanıdır. Ülkemizin geleceğini özgürce belirleyecek bu muazzam kitle hareketinden destek alan ve mahalle komiteleriyle sendikal örgütlenmelere dayanan bir kurucu meclisin toplanmasının da tam zamanıdır.”
* Bu yazı La Tribune des Travailleurs [İşçi Kürsüsü] gazetesinin 13 Temmuz 2022’de yayınlanan 348. sayısından çevrilmiştir. [çn.]
** La Tribune des Travailleurs [İşçi Kürsüsü] yazarı [çn.]
[1] İKEP’in de içinde yer aldığı 2016 yılında Hindistan’ın Mumbai kentinde kurulmuş olan IWC’nin [bir Dünya İşçi Partisi İçin Uluslararası Komite] Fransa bileşeni POID’in [Bağımsız Demokratik İşçi Partisi] La Tribune des Travailleurs [İşçi Kürsüsü] adlı gazetesi. [çn.]
[2] Emekçi Kadınların Enternasyonal Konferansının hemen ardından 50’den fazla ülkenin militanlarının ve örgütlerinin çağrısıyla 29-30 Ekim 2022 tarihinde Paris’te “Savaşa ve Sömürüye Karşı Bir İşçi Enternasyonali için” düzenlenecek konferans.